Görüntüleme Sayısı (Stats)

5 Mayıs 2009 Salı

MİLLİ BİTKİ FINDIK ve FİSKOBİRLİK (Hazelnut as a National Plant and Farmer's Union )

1-FINDIK

a)Genel Bilgiler

Fındık ülkemizin geleneksel ihraç ürünleri arasında önemli yer tutmaktadır. Ordu Ticaret Borsası verilerine göre ülkemiz yıllık ortalama 600.000 ton üretim ile dünya üretiminin ortalama % 75'ini ve dünya ticaretinin ise % 70'ini sağlamaktadır. Bu yönü itibariyle ülkemizdeki üretim miktarı dünya piyasalarını belirleyici özellikte bulunmaktadır. Dünyada fındık üretim ve ihracatının %75 gibi önemli bir kısmını elinde bulunduran Türkiye’nin 2005 yılında fındık ihracatından elde ettiği döviz iki milyar dolara ulaşmaktadır. Ordu Ziraat Odası Başkanı Onur Şahin “Fındık Karadeniz’in petrolüdür” diyerek Türkiye’nin petrolden kazandığının iki katını tek kuruş ithal girdisi olmadan fındıktan kazandığı noktasına parmak basıyor.
Dünya fındık üretiminde liderliği elinde bulunduran Türkiye dışında 15 ülke daha fındık üretmektedir. Bu ülkeler üretim miktarlarına göre sırasıyla İtalya, ABD, İspanya, Çin, İran, Yunanistan, Fransa, Rusya, Azerbaycan, Kırgızistan, Beyaz Rusya, Portekiz, Tacikistan, Gürcistan ve Moldova’dır. Türkiye’den sonra en çok fındık üreten İtalya’nın üretiminin dünya üretimindeki oranı %16.7dir. Burada bakınca üretimde Türkiye’nin açıkça tekel durumda olduğu bir ürün olan fındığın önemi daha iyi anlaşılabilmektedir.



Ülkemizde iç tüketim yaklaşık 60.000 ton düzeyinde olup, üretilen fındığın büyük bir bölümü ihraç edildiğinden fiyat istikrarının oluşumunda "destekleme" önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim 1994 yılı 5 Nisan kararlarına kadar, fındık, destekleme kapsamında tutulmuştur. 5 Nisan 1994 tarihli ekonomik istikrar tedbirlerini müteakip 1993/94 sezonunda $/kg bazında fındık fiyatı belirlenmiş olup, Fiskobirliğin Destekleme Fiyat İstikrar Fonundan (DFİF) temin edilen kaynaklarla kredilendirilmesi suretiyle fındığın dolaylı olarak desteklenmesi yoluna gidilmiştir.

Son yıllara kadar fındık genellikle kabuklu olarak ihraç edilirken günümüzde işlenmiş fındığın ihracattaki payı % 30’un üzerine çıkmıştır. Yaklaşık %80 oranında Avrupa Birliği ülkelerine gerçekleştirilen fındık ihracatının geliştirilebilmesi, mevcut pazar payının arttırılması ve yeni pazarlara yönelinmesini teminen tanıtım faaliyetlerinde bulunulması büyük önem arz etmektedir. Bu itibarla, gerek bahsi geçen amaçlara ulaşılması gerekse fındık tüketiminin arttırılabilmesi amacıyla, tanıtım faaliyetlerinin planlamak, yürütmek ve koordinasyonu gerçekleştirmek üzere; "Fındık Tanıtım Grubu" oluşturulmuştur. Söz konusu Grup tarafından; iç piyasada fındığın tüketiminin arttırılması amacıyla tanıtım kampanyaları düzenlenmekte, ABD'de fındığın tanıtımı ve tüketiminin arttırılmasını teminen 1997 yılında kurulan Fındık Konseyi aracılığıyla tanıtım faaliyetleri sürdürülmekte, Japon piyasasında fındığın tanıtımı amacıyla hazırlanan proje çerçevesinde, ilgili Japon kurum ve kuruluşlar ile işbirliğinin tesis edilmesi yoluyla tanıtım kampanyası düzenlenmesine ilişkin çalışmalar yürütülmektedir.

b)İthalat
Türkiye, fındık ithalatına gümrük vergisi uygulamak suretiyle iç piyasayı korumaya çalışmaktadır. Bütün ülkelerden yapılan kabuklu ve her türlü iç fındık ithalatına %46, fındık ezmesi ve fındık ununa %27, fındık yağına %22,8, fındık püresine %64, net içeriği l kilogramı geçmeyen ve geçen ambalajlardaki fındıklara %65 oranında gümrük vergisi uygulamaktadır.

c)İhracat
Türkiye'de üretilen fındığın % 30 kadarı iç piyasada tüketilmekte, % 70'i ise ihraç edilmektedir. Karadeniz Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (KFMİB) verilerine göre Türkiye 2005 yılında 87 ülkeye ihraç ettiği 209bin 277 ton fındıktan 1 milyar 928 milyon 278 bin 806 dolar gelir sağladı.

YILLARA GÖRE FINDIK ÜRETİM MİKTARI

YILLAR TON/KABUKLU
1989 550.000
1990 390.815
1991 400.000
1992 531.000
1993 315.000
1994 550.000
1995 455.000
1996 500.000
1997 515.000
1998 595.000
1999 546.000
2000 495.000
2001 570.000
2002 615.000
2003 450.000
2004 358.000
2005 550.000

DÜNYA ÜRETİM PAYI

Ülkeler Üretim Oranı%
Türkiye 71,7
İtalya 16,7
ABD 4,1
İspanya 2,1
Çin 1,5
İran 1,1
Yunanistan 0,6
Fransa 0,6
Rusya 0,3
Azerbaycan 0,3
Kırgızistan 0,3
Beyaz Rusya 0,2
Portekiz 0,2
Tacikistan 0,1
Gürcistan 0,1
Moldova 0,1
Diğer 5,4

VERİMLİLİK (KG)
TÜRKİYE 102
İTALYA 154
İSPANYA 36
ABD 225

Verimliliğin düşük olma nedeni coğrafi şartlar ile bilimsel esaslara göre tarım yapılmıyor olmasıdır. Fındık tarımı halen geleneksel kalıp ve araçlarla yapılmaktadır.
Türkiye'nin dünya fındık ihracatındaki yüksek payına rağmen, pazar çeşitliliğini sağlayabildiğini söylemek de zorudur. Fındık ihracatının yaklaşık %84,8'ini AB Ülkelerine gerçekleştiren Türkiye'nin en önemli fındık alıcısı Almanya'dır. Birlik üyesi olan diğer önemli fındık alıcıları sırasıyla; İtalya, Fransa, Hollanda, Belçika, İngiltere, Avusturya, İspanya ve diğerleridir. Türkiye'nin fındıkta uyguladığı yüksek fiyat politikası ve politikasında yıllara göre yaşanan belirsizlikler, en büyük fındık alıcısı olan Almanya'yı olumsuz olarak etkilemektedir. Bundan dolayı, Almanya'nın son yıllarda Gürcistan ve Azerbaycan gibi yeni ülkeleri üretimlerini artırmaları için yönlendirdiği ve fındık ihtiyaçlarını bu ülkelerden karşılamaya yöneldiği gözlemlenmektedir. Burada düşünülmesi gereken nokta fındığı yetiştiren Hasan’ın fındık yetiştiremeyen Hans kadar söz sahibi olamaması, yani ülkesinde bir fındık borsası kuramamasıdır. Bu konuya ileride sorunları tartışırken yeniden değinilecektir.
İhracatın geri kalanı İsviçre, ABD, Mısır, Çek Cumhuriyeti, İsrail, Avustralya, Polonya ve Brezilya'ya yapılmıştır. Yaklaşık 80 ülkeye fındık ihraç eden Türkiye, ihracatının sadece %3,5'ini diğer olarak belirtilen 50 ülkeye gerçekleştirmiştir. Türkiye'nin fındık ihracatında tek bir ülke ve ülke grubuna bağımlı olması, bu ülke veya ülkelerdeki ithalatçıların mali açıdan güçlü ve iyi örgütlenmiş olmaları, ticari çıkarlarını çok iyi korumaları ortak ticaret ve tarım politikası uygulamaları ve iç piyasanın zarar görmesi durumunda zararlarını telafi edebilecek korunma önlemlerini kısa sürede almaları vb. riskleri ve zorlukları beraberinde getirmektedir.

2-SORUNLAR

Fındıkta temel problem, uzun vadeli bir strateji uygulanmaması ile ciddi bir tanıtım ve pazarlama politikası olmaması, genişleyen fındık dikim alanları ve fındık fiyatıdır. Ayrıca fındık ihracatında dengesizlik söz konusudur ve bu dengesizlik ihracatta izlenen yanlış politikalardan kaynaklanmaktadır. Bazı ihracatçıların fırsatçılığı yüzünden fındık satışlarından Türkiye’nin ve Hazinenin milyonlarca dolar zarara uğratıldığı söylenmektedir. Fiskobirlik fındık üreticisi ve ülkemizin menfaatlerini ön planda tutan bir kurum olarak kurulmasına rağmen izlenen yanlış politikalar sonucu son yıllarda fındık satışlarımız rakamsal olarak artmasına karşılık, elde edilen döviz azalmaktadır.

a)Fındık Yetiştirilen İşletmelerin Genel Özellikleri

Yaklaşık olarak 650 bin hektar ekim alanına sahip ülkemizde 13 ilde fındık tarımına izin verilmesine karşın en az 33 ilimizde fındık üretilmektedir. Ancak sırasıyla Ordu, Sakarya (Akçakoca), Giresun, Düzce, Samsun ve Trabzon illeri toplam üretimin %94’ünü sağlamaktadır. Bu çarpıklığın en önemli sebebi ise 16 haziran 1983 yılında çıkarılan 2844 sayılı Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının Belirlenmesi Hakkındaki Kanunun oy kaygısı, popülist yaklaşımlar gibi siyasi basiretsizlikler sonucu uygulanmamasından kaynaklanmaktadır. Yasa çıkartıldığında 400bin hektar civarında olan fındık dikim alanları günümüzde 650bin hektara, fındık üretimi ise 500bin tondan 700bin tona kadar çıkmıştır.

Türkiye’de Fındık Üretilen İller ve Fındık Üretim Oranları
İLLER PAY(%)
ORDU 31
GİRESUN 17,6
DÜZCE 11,2
SAMSUN 11
TRABZON 9
RİZE 0,4
ARTVİN 0,7
SİNOP 0,1
SAKARYA 12,5
ZONGULDAK 3,2
KOCAELİ 1,3
KASTAMONU 0,8
BARTIN 0,5
DİĞER 0,7

Türkiye'de fındık yetiştiren işletmelerin sayısı yaklaşık 395 bin olup, bu işletmelerde ortalama 5–6 nüfus bulunmaktadır. Bu da, fındık yetiştiren işletmelerde 2–2,4 milyon kişinin oturduğunu ve fındık yetiştiriciliğinin bu insanların geçimim ilgilendirdiğini göstermektedir. Unutulmaması gereken önemli bir nokta 2–2,4 milyon kişinin geçimini sadece fındık veya tarımdan sağlamadığı ve bazı işletmelerin tarım dışı gelirlerinin var olduğu gerçeğidir. Bu sayıya, fındık işletmelerinde hasat işlerinde ücretli olarak çalıştırılan yabancı iş gücünün de eklenmesi gerekmesine rağmen, bunların sayısı konusunda elde herhangi bir veri bulunmamaktadır. Bu konu ile yakından ilgili olmasa da Radikal İki'nin 20 Ağustos 2006 tarihli sayısında, Ayşe Hür fındık hasadında çalışmak üzere Karadeniz bölgesine gelen Kürt mevsimlik işçilerin durumunu ele alan bir yazı kaleme aldı. Bu yazıda, Hür, hükümet ve Fiskobirlik arasında fındık alımı konusunda yaşanan tartışmayla iyice açığa çıkan "fındık sorununun" içine Kürt mevsimlik işçilerin durumunun da dahil edilmesi yönünde görüşünü açıklıyor.

Fındık yetiştiren tarım işletmeleri genellikle çok küçük araziye sahip olup, işletme arazilerinin tamamına yakınını fındık bahçeleri oluşturmaktadır. Araştırmalara göre bir çiftçi ailesini geçindirebilecek en küçük fındık bahçesinin 22 dekar olması gerekiyorken ülkemizde ortalama işletme büyüklüğü 14 dekardır. İşletmelerin yüzde 50sinin büyüklüğünün 6 dekar civarında olduğu fındık üreticisi parsellerinin küçüklüğü ve orman arazileri üzerindeki bahçeleri nedeniyle doğrudan gelir desteğinden de (DGD) yararlanamamaktadırlar. Bununla birlikte işletmelerde fındığın dışında pazara yönelik olarak yetiştirilen üretim faaliyetleri de sınırlıdır. Fındık işletmelerinde arazinin yetersiz ve ürün çeşitliliğinin sağlanamamış olması, yeterli geliri elde etmelerini olumsuz yönde etkilemekle birlikte yıllara göre elde ettikleri gelirlerde de önemli dalgalanmalar yaratabilmektedir. Ayrıca yoğun nüfus baskısı altında olan fındık işletmelerindeki işsizlik oranlarının yüksek olması da başka bir sorun teşkil etmektedir. İşletmeler yalnızca fındık üretimi ile geçimlerini sağlayamamaktadır. İşletmelerin öz sermayelerinin yetersizliği de kredi taleplerinin uygun koşullarla karşılanamaması sebebiyle çiftçileri zor durumda bırakmaktadır.

b)Fındık Çiftçisinin Sorunları

Son yıllara kadar fındık piyasasındaki ürün fazlalığına rağmen üreticilerin fiyat desteği yoluyla korunmasına çalışılması, dikim alanları ve üretimdeki artışı teşvik etmekteydi. Uygulanan fiyat destekleme politikasından büyük fındık bahçesi ve yüksek verimliliğe sahip Batı Karadeniz Bölgesindeki işletmeler daha fazla yararlanabilmekteydi. Verilen fiyat desteği, verimliliği düşük olan işletmelerin üretimi devam ettirmelerine ve ayakta kalmalarına prim vermekte, diğer tarım ürünlerinin dikim alanları ve üretimlerini azaltmaktaydı. Özellikle, Batı Karadeniz Bölgesinde fındık bahçelerinin tesis edilmesinde çeşit seçimine önem verilmemesi, kalitenin bozulması sonucunu doğurmaktaydı. Bununla birlikte, çiftçi olmayan fındık bahçesi sahipleri de verilen desteklerden yararlanabilmekteydi.
Arz ve talebe göre oluşacak fiyatlara müdahale edilerek fiyatların sürekli olarak yüksek tutulması, devlete büyük bir maddi yük getirmektedir. Bu durum, üreticileri, aracıları ve tüketicileri olumsuz yönde farklı şekillerde etkilemektedir. Yüksek fiyat politikası, fındık işleme sanayiinin iç ve dış piyasalardaki rekabet gücünü azaltmakta, tüketim talebini düşürmektedir. Yüksek fiyat politikasının makro ekonomik büyüklükler üzerine de olumsuz etkileri olmaktadır. Verilen fiyat desteği sonucunda katlanılan zararların, emisyon hacminin artırılarak karşılanması enflasyonist etki yaratacaktır. Fiyatlar genel seviyesinin artması, maliyet artışlarına neden olarak üreticilerin refah seviyesini düşürebilecek, ihracatın ve döviz gelirlerinin azalmasına da sebep olabilecektir.
Fındık işletmelerindeki en önemli sorun, fındık üretiminde verimlilik düzeyinin çok düşük olmasıdır. Fındık bahçelerinin tesis edildiği arazi yapısının çok meyilli, toprağın sığ ve organik maddelerce fakir olması, fındık bahçelerinin çok parselli olması, ocak dikim sistemine göre yapılan yetiştiricilikte ocakların genellikle çok sık dikilmiş olması, fındık bahçelerinin önemli bir kısmının ekonomik verim ömrünü tamamlamış obuası, gerekli kültürel işlemlerin yeterince yapılmaması, yeterli girdinin kullanılmaması ve girdi uygulama yöntemlerinde yanlışlıkların yapılması, fındığın genellikle daldan hasat edilmesi fındık üretim faaliyetinde verimliliği düşüren en önemli etkenlerdir. Türkiye'nin fındık üretiminde gerçekleştirilen artış, tamamen dikim alanlarının genişlemesinden kaynaklanmıştır. Oysa ABD ve Fransa gibi ülkeler, bu artışı verimliliği yükseltmek suretiyle gerçekleştirmektedirler. Bu durum, Türkiye'nin uluslararası piyasalarda daha fazla rekabet gücüne erişebilmesini olumsuz olarak etkilemektedir.
Fındık işletmeleri, mali yönden güçsüz olması, borcunun olması, başka yerde ikamet etmesi ve az miktarda fındığının olması gibi nedenlerle fındığını pazarlama sezonunun hemen başında elverişsiz fiyatlardan satmak zorunda kalmaktadırlar. Fındığın pazarlama sezonunun hemen başında yoğun olarak piyasaya sürülmesi, piyasaya baskı yaparak fiyatları düşürmektedir. Fındıkta dünya piyasalarında fiyatı 'teorik' olarak Türkiye belirliyor. Çünkü toplam üretimin yüzde 75'i Karadeniz Bölgesi'nde gerçekleşiyor. Ancak pratikte fiyat belirleme işinde Avrupalı alıcılar ve onların Türkiye'deki uzantıları büyük tüccarlar çok etkili. Avrupalı alıcı, Türk tüccarla bir sene öncesinden fındık fiyatı konusunda anlaşıp kapora veriyor. Örneğin kentali (100 kilo) 500 dolardan anlaştıklarını kabul edelim. Bu işleme 'alivre' ve bu işlemi yapan tüccara da 'alivreci' tüccar, deniyor. Alivreci tüccarlar genelde fiyatın beklenmedik artışından zarar ettiği için fiyatın düşmesini ister. Örneğimizden gidersek alivreci, fiyat 550 dolara çıktığında zarar, 450 dolara indiğinde büyük kâr eder. Bu nedenle de fiyatta hızlı yükselişi istemezler.
Fiyatın yükselmesini istemeyenlerin en büyük savı ise çikolatanın vazgeçilmez katkı maddesi olan fındığın yerini bademin alacağı. Ancak yıllardır yaşananlar bu savın da doğru olmadığını gösterdi. Türkiye'de fındık fiyatlarının yükseldiği yıllarda çok büyük ihracat geliri elde etti.
Fındıkta destekleme alımlarına 5 Nisan 1994 Kararlan ile hukuken son verilmesine rağmen, hükümetler bu uygulamayı Fiskobirlik alımları şeklinde fiili olarak devam ettirmişlerdir. Fiskobirlik'in kendi adına yaptığı fındık alımları ile ilgili kararların tamamen hükümetlere bağlı olması ve alım politikalarında belirsizliklerin yaşanması, piyasalarda istikrarsızlıklara neden olmaktadır.
Fındık işleme sanayiindeki firmaların sermayeleri genellikle yeterli olmadığından dış finansman ile çalışmaktadırlar. Alınan kredilerin maliyetinin çok yüksek olması, geri ödeme konusunda sıkıntıların yaşanmasına neden olabilmektedir. Bununla birlikte, konusu fındık olmayan bazı firmalar, döviz kredilerinin daha ucuz olmasından dolayı ihracat kredisi kullanmakta ve ucuz fiyattan fındık ihraç ederek haksız rekabet yaratmaktadır.
Fındıkla ilgili en çok eksikliği hissedilen unsurların başında fındık kalitesinin uluslararası geçerlilikte belgelendirilememesi, çıkan anlaşmazlıkların genelde ithalatçı firmaların lehine sonuçlanmasıdır.
İhracatçılar, fındık piyasasında yaşanan belirsizlikler ve istikrarsızlıkların etkisiyle riskten kaçmakta ve çoğu kez vadeli fındık satışlarına girmemektedirler. Özellikle İtalyan ihracatçılar, pazarlama sezonunun başında (Ağustos-Eylül aylarında) Türkiye'deki politikalarda yaşanan belirsizliklerden dolayı pazarı kapabilmektedirler.
Fındık fiyatlarındaki aşın dalgalanmalar, ihracatçılar ile ithalatçılar arasında ihtilafların yaşanmasına ve sanayicilerin ham madde olarak bademi tercih etmelerine neden olabilmektedir. Bununla birlikte, örgütlenme ve mali açıdan daha güçlü olan ithalatçılar, ihtilaflarla ilgili taleplerinin yerine getirilmemesi veya talep edilen tazminatın ödenmemesi durumunda, adlarına yüklenilen malı çekmeyeceklerini ve imzalamış oldukları kontratı geçersiz sayacaklarını bildirebilmektedirler.
Türkiye'nin fındık ihracatının çok önemli bir kısmının AB ülkelerine ve özellikle de Almanya'ya yapılması, ihracatta tek bir ülke grubuna ve bunun içinde de tek bir ülkeye aşırı bağımlılığı ifade etmektedir. AB'nin mevcut ithalat sınırlandırmaları, Türkiye'nin fındık ihracatını olumsuz olarak etkilediği gibi getirilebilecek ek tedbirler de, ihracatta önemli tıkanıklıklara neden olabilecektir. Oysa Norveç, Kanada, Japonya, Güney Kore ve Yeni Zelanda gibi kişi başına gelirin çok yüksek olduğu ülkeler ile Çin ve Hindistan gibi yüksek nüfus potansiyeline sahip ülkelere ya hiç fındık ihracatı yoktur veya çok az miktarda ihracat gerçekleştirilmektedir.
Türkiye'nin fındık piyasasındaki en önemli sorun, üretim-tüketim dengesizliğidir. İç tüketim ve ihracat talebini aşan rekoltelerin gerçekleştiği yıllarda önemli miktarlara ulaşan fındık stokları piyasalara baskı yaparak fiyatları düşürmektedir.

c)Çözüm Önerileri

Teşvik politikalarındaki çarpıklıklar sonucu ortaya çıkan üretim dengesizlikleri ve imalatçı-ihracatçı arası rekabet ve çekişme dış pazara yönelik işbirliğini engellemiştir. Bu durumdan karlı çıkan ise şüphesiz yabancılardır.
İhracatçıların etkin bir pazarlama ve reklâm yapamaması dış pazarlar ile ilgili bilgi eksikliği ile birleşince derli toplu bir ihracat stratejisi oluşturmak zorlaşmaktadır. Böylece klasik anlamda Avrupa pazarı dışındaki pazarlara açılmak ancak kâğıt üzerinde kalan temenniler olmaktan öte gidememektedir.
FKB’nin alım-satım işlemleri üzerinde oynanan oyunlar ve yapılan spekülasyonlarda istikrarsız bir piyasa oluşturmakta, ilgililerin sağlıklı bir plan yapmalarını engellemektedir.
Yeni ürün çeşitlemesi, mamul ürün satışı ve teknoloji kullanımı istenilen seviyelere ulaşamamaktadır. Türk fındığı da bir Fransız şarabı veya bir Havana purosu gibi markalaşmalıdır.
Fındık üretim bölgelerinde deniz taşımacılığının geliştirilmesi yoluyla nakliye maliyetleri azaltılmalıdır.
Fındık üretim ve pazarlamasının mutlaka günlük politika ve kısa vadeli çıkar hesaplarından kurtarılarak, hem ülke ekonomisine, hem de bu alanlarda çalışan üretici, imalatçı, ihracatçı ve diğer kişi ve kuruluşların uzun vadeli çıkarlarını gözeten, dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden bir teşkilata kavuşturulması lazımdır.
Gerçek anlamda bir fındık borsası kurulmalı ve bu alanda ipleri elinde bulunduran Hamburg Borsası’ndan inisiyatif alınmalıdır. (Bu aralar fındık olaylarında adı çokça geçen Cüneyt Zapsu’ya göre Hamburg Borsası denilen şey bir borsa değil bir ithalatçı derneğiymiş.)
Ülke içi pazarda fındık tüketimini %10lardan daha yukarı seviyelere çıkarmak için çalışmalar yapılmalıdır. Örneğin dağıtım şebekesindeki çarpıklık sonucu ortaya çıkan %100e varan fiyat artışı engellenmelidir.
Kaliteli fındıklar piyasaya sürülerek tüketicinin damak zevkine hitap edilmelidir. Sağlıksız üretim yapanlar ve eski ürünler denetlenmeli ve bunlara izin verilmemelidir.
Son ve en önemli öneri ise hem özel sektör hem de devletin tam bir işbirliği ile üreticiyi mağdur etmeyen ve ülkeye uzun vadeli getirisi olacak milli bir fındık politikası oluşturulması ve bu politika günlük çıkarlara kurban edilmemeli, her hükümetçe titizlikle uygulanmasıdır.

3-FİSKOBİRLİK

Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün “Başta fındık olmak üzere, diğer belli başlı mahsullerimizi alakalandıran birlikler vücuda getirilmelidir.” sözüyle 1935’te toplanan I. Ulusal fındık kongresi sonrasında 1938 yılında Fiskobirlik kurulur. Mustafa Kemal bundan tam 71 yıl önce hem fındığın değerini, hem de bu önemli ihraç ürünü üzerine oynanabilecek oyunları görmüş ve buna karşı tedbir olarak 1936’da 3018 sayılı kanunu çıkartmış ve oyunlara karşı üreticiyi ve ülkesinin çıkarlarını korumak istemişti. Daha sonraki iktidarlar ise bu yasayı kaldırarak meydanı boşalttıktan sonra üreticiyi büyük şirketlere karşı savunmasız bıraktılar.
FKB 3186 sayılı 08.05.1985 tarihli Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin Kuruluşu Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 1. ve 5. maddeleri gereğince ortak olan üreticilerine üretim safhasında tarımsal faaliyetlerinde ilaç, araç ve gereç temin etmektedir. Birliğin üreticilere yaptığı faaliyetler başlıca beş grupta toplanabilir:
1)Zirai mücadele ilaçların dağıtımı 2)Zirai mücadele aleti dağıtımı 3)Ücretsiz yaprak ve toprak analizi hizmeti 4) Teknik bilgi için broşür dağıtımı 5)Harman makinesi dağıtımı.
Fındık üreticilerinin tek başlarına yapamayacağı, birlikte yapmalarında yarar bulunan işleri en iyi biçimde ve maliyet fiyatına yapmak üzere dayanışma suretiyle ekonomik güçlerinin bir araya getirerek kurmuş oldukları FKB’nin bugün itibariyle Karadeniz Bölgesinde 12 ile yayılmış 50 kooperatifi ve yaklaşık 250 bin fındık üreticisi ortağı bulunmaktadır. Bu sayılara bakınca FKB’nin sadece Türkiye’nin değil dünyanın fındık tarımında ne kadar önemli bir kuruluş olduğu daha iyi anlaşılabilir.
FKB 1938den 1964 yılına kadar kendi nam ve hesabına ortaklarının ürünlerinin alarak değerlendirmiştir. Bu dönemki politikaları klientalist, korumacı ve dönemin gereklerine göre yapılandırılmış diyerek isimlendirenler de mevcuttur. Bu tarihten sonra fındık devlet destekleme alımları kapsamına alınmış ve bu politika FKB aracılığı ile yürütülmüştür. 1994 yılında alınan ekonomik istikrar tedbirleri ile resmi olarak sona erse de, fonlarla desteklenerek 2000 yılına kadar gelinmiştir. 2000 yılında çıkarılan 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun ile birlikler özerk hale getirilmiştir. Özerklik kuşkusuz iyi bir gelişme olmakla birlikte fındık gibi %80i ihraç edilen, arz fazlası olan, yıllık döviz getirisi iki milyar dolar civarında olan ve dünya üretiminde %70 ile ilk sırada yer aldığımız bir üründe yaşanan sorunların çözümünün yalnızca FKB’ye bırakılması doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Örgütlü bir güç olan FKB, sahip olduğu depolama kapasitesi, tesisleri, personeli ve bunca yıllık tecrübesiyle yalnız ülkemizde değil dünya fındık piyasalarında da etkili bir kuruluş haline gelebilecek kapasiteye ve güce sahiptir. Üretim alanlarının sınırlandırılması ve kontrol altına alınması ile arz talep dengesinin sağlanabilmesi için hükümet desteği şarttır. Bu destek ise TMO yolu ile alım yaparak değil, ulusal bir fındık politikası oluşturarak yapılabilir. Kaldı ki bölgede fındık ile ilgilenen gerek üretici gerekse yerel yöneticiler FKB’nin bölge ekonomisi ve bölge insanı için ne derece önemli olduğunu ve özerk olduğu için devlet tarafından göz ardı edilmesini çok yanlış bulmaktadır.
FKB’nin bugün bazı kesimlerce batakçı olarak değerlendirilmesi 90lı yılların sonunda başlamıştır. FKB, 1989–1990 dönemleri arasında bütçeden kaynak aktarılmadığı için birçok birlik gibi özel bankalardan borçlanmak zorunda kalmıştı. Bu dönemde dört özel bankadan toplam 165,6 milyar lira kredi kullandı. Ancak bu krediler zamanında ödenmedi. Akbank ve Garanti Bankası, Hazine ile anlaşarak borçlarını kapatmasına karşın Yapı Kredi ve Pamukbank anlaşmaya yanaşmadı. Burada da görebildiğimiz gibi devletin düzenleyici rol üstlendiği ve arz fazlası ürünü alma işini FKB aracıyla yaptığı söylenmektedir. Sonraki yıllarda FKB’ye kredi vermeye yanaşmayan bankalar bunu gerekçe göstererek kredi kullandırmayı reddetmişlerdir. Hâlbuki Hazine 2005 yılında bu borcun hepsini üstüne devralmıştır. FKB, Hazine ve Yapı Kredi Bankası arasında yapılan protokolün imzasıyla o dönemde büyük spekülasyon yaratan bu konu da ortadan kalkmış oldu. Bu konuyla ilgili olarak diğer bir yorumda da Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TSOB) Başkanı Şemsi Bayraktar fındık fiyatının yükselmesini istemeyen ihracatçıların başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı Cüneyt Zapsu olmak üzere Fiskobirlik'e kredi verilmesini engellediklerini iddia etmiş, buna karşılık Cüneyt Zapsu da kendisini suçlayanları dava edeceğini açıklamıştı. (Cüneyt Zapsu, Türk fındığının en büyük alıcısı olan Nutella'nın bir dönem temsilcisiydi.) Gerçi bu süreç içinde FKB yönetiminin basiretsiz ve hesapsız birtakım uygulamaları da olmuş olabilir. Her ne kadar FKB yöneticileri sorunun kaynağını devletin desteğini çekmesi ve kredi bulamayışları olarak göstermeye çalışsa da FKB’nin çiftçiye yapması gereken ödemeleri zamanında yapmaması ve elindeki parayı market açmak, işletmeler kurmak gibi çeşitli yerlere hesapsızca harcaması da pekâlâ soruna kaynaklık etmiş olabilir.
Fındık üreticisine göre hükümet ve ihracatçılar Fiskobirlik'in bankalardan kredi almasını engelliyor. Üreticiler ihracatçının fındığı daha ucuza alabilmek, hükümetin ise Fiskobirlik yönetimini yıpratmak amacıyla bunu yaptığını düşünüyor. Ancak işin bir de bankalar cephesi var. Fiskobirlik'in geçen sezonda kredi almak için görüştüğü bir bankanın genel müdürüne göre kuruluşun piyasadan finansman temin edememesinin nedeni kredibilitesinin düşüklüğü değil.
Adının açıklanmasını istemeyen bu genel müdüre göre Fiskobirlik yönetimi kendilerine 'hayli yüksek bir kredi' talebiyle geldi. Banka kredi sağlanması durumunda fındık fiyatının yükseleceğini ve bu durumda da yüksek bir ihraç fiyatıyla satılabileceğini anlatan Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Salih Erdem'e bunun mümkün olmadığını belirterek talebi geri çevirdi. Erdem'in bunun ülke yararına olacağını söylemesi üzerine de 'Fiskobirlik'in kredi ilişkisi içinde olduğu diğer bankalarla bir araya gelinerek oluşturulacak konsorsiyumun konuyu görüşebileceği' söylendi. Ancak bu bankalar bir araya gelemedi ve Fiskobirlik de kredi sağlayamadı. Banka genel müdürü, Fiskobirlik'e kredi vermeyişlerinin nedenini şöyle açıkladı: "Biz fiyatın piyasada oluşmasından yanayız. Geldiler ve fındığa yedi lira vereceklerini söylediler. 'Siz fındığı yüksek fiyat verip toplarsanız, hangi ihracatçıya daha yüksek fiyat satacaksınız' diye sorduk. Bir malda spekülasyon yapabilirsiniz. Ama bunu bizim finansmanla değil kendi paranızla yapacaksınız. Bu nedenle kredi verilmedi." Bu olaydan da görülebileceği üzere FKB hükümet desteğini arkasında göremediği zaman büyük sermayedarların elinde oyuncak olmaktan kurtarılamayacak ve dolayısıyla da fındık üreticisi bu süreçte en çok mağdur olan taraf olacaktır. Nihai olarak da Türkiye kaybedecektir.
Aynı gazetede çıkan şu haberde ilginçtir: Akçakoca'da fındık taban fiyatının yükselmesini isteyen üreticiye: "Ürününü serbest piyasada değerlendir, paranı al. Artık Fiskobirlik yok. Bu yaptığınız hazırlopçuluk." Bu ülkenin başbakanının ağzından çıkan bu sözler maalesef ki geminin dümenini tutan ellerin seviyesini ve üreticiye bakışını acı bir şekilde özetliyor.
Fiskobirlik demek Karadeniz Bölgesi demektir. FKB’nin sağlıklı bir yapıya kavuşması, fındık ürününün ticareti ve piyasaları üzerinde etkin bir aktör olarak yer alabilmesi çok önemlidir. Fındık ticaretinde konuşulan rakamlar çok büyüktür ve hiçbir tüccar peşin 200–300 trilyon lira harcayarak fındık toplayamaz. Bu nedenle FKB'nin fiyat politikası önemlidir ve vazgeçilemez. FKB fiyatı belirleme gücünü elinde tuttuğu sürece, dünya fındık fiyatını Türkiye belirler. FKB’nin fındığın fiyat, stoklama, pazarlama ve dağıtımı üzerinde etkin bir rol oynaması sağlanmalıdır.

4-SONUÇ

Tarihçi Heichelheim'in dediği gibi, "Modern kapitalizme varana kadar bütün uygarlıkların temelinde tarım yatar". Bundan sonra temelin tamamı olmasa da her zaman temeldeki yapı taşlarından birisi olmaya devam edecektir. Tarımın ekonomik ve stratejik önemini bilen bütün ülkelerde tarıma destek yapılıyor. Günümüzde AB bütçesinin yüzde 45'i üye ülkelerin tarımına destek olarak harcanmaktadır. Bizde ise mevcut hükümet kendisine IMF ve DB tarafından dayatılan ekonomik program çerçevesinde çiftçiyi ve onun en yakın destekçisi olabilecek kapasitede olan kooperatif ve birlikleri tasfiye yoluna gidiyor ve küçük üreticileri adeta kaderleriyle (ve tabi yabancı büyük sermayedarlarla) baş başa bırakıyor.
2004 yılında Giresun’da yapılan '3. Milli Fındık Şûrası'nda alınan kararlar ise umut verici niteliktedir. Toplantıda alınan kararları değerlendiren TOBB Başkanvekili Faik Yavuz da, öngörülen modelle piyasaya müdahaleye tamamen son verileceğini, üreticinin, Fiskobirlik'e, tüccara, ihracatçıya ve tefeciye mahkûm olmayacağını belirtti. Yavuz sistemi şöyle anlattı: "Lisanslı Depoculuk Yasası çıktı. Bunu 2007 ürünü için devreye sokmaya hazırlanıyorduk. Ancak, şartlar bizi zorladı ve bu yıl devreye sokmaya karar verdik. Fiskobirlik, depolarının 350 bin ton, yani rekoltenin yarısını depolayacak kapasitesi var. 'Bunu oda ve borsalara kiraya verin' dedik. Başkan da, 'Olabilir' dedi.
Üretici ürünü bu depolara koyacak. Bir makbuz vereceğiz. İhtiyacı olduğunda makbuz karşılığında bankalardan ürün değerinin yüzde 60-70'i kadar kredi alabilecek. Dolayısıyla üretici piyasadaki fiyatı beğendiğinde satış yapacak. Ne ihracatçıya ne de tefeciye mahkûm olacak. Fındık rekolte fazlalığı da dikkate alınarak piyasaya dengeli sürüm yapılacak. Bunu buğdayda uyguladık, sonuç başarılı oldu. Fındığın dalında satılması anlamına gelen 'alivre' satış da sona erecek. Fiskobirliğin fiyat açıklamasına gerek kalmayacak. Bu tedbirler 2006-2007 sezonu ürününde çıkacak sorunları çözmek için yeterli."
Fındık ile ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlar arasında yeterli koordinasyon bulunmamaktadır. Bu açıdan, ihracat politikamızı olumsuz yönde etkilemeyecek bir fiyat politikasının tespiti ve piyasalarda oluşacak değişikliklere ilişkin alınacak tedbirlerin süratle yürürlüğe konulabilmesini temin edebilmek için; Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Tarım ve Köy işleri Bakanlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı temsilcilerinin katılımıyla oluşturulan Fındık İzleme ve Değerlendirme Komitesi'nin, fındığa ilişkin tüm kamu ve özel sektör kuruluşlarını içine alan Milli Fındık Konseyi'nin oluşturulması idealine ulaşılmasında önemli bir aşama olduğuna inanılmaktadır. Bu konuda 2005 yılında Ordu’da yapılan Ulusal Fındık Zirvesi’nde de görüşler sunulmuştur.
Fındığı konuşurken tek bir şey sürekli aklımızda olmalı: Dünya üretiminin yüzde 75'ini, dünya ticaretinin yüzde 95'ini elinde bulunduran Türkiye'nin fındıkta fiyat sıkıntısı yaşaması tam Türkiye'ye özel bir durumdur.

5-KAYNAKÇA

• DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Gıda Sanayi Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Fındık İşleme Sanayii, Alt Komisyon Raporu, Ankara, 2001.
• Türkiye’de Fındık Üretim-Tüketim Dengesi, İktisadi Araştırmalar Vakfı, İstanbul, 1990.
• Türkiye Fındık Politikasının Esasları, İktisadi Araştırmalar Vakfı, İstanbul, 1988.
• Devlet Destekleme Alımlarının Fındık İhracatına Etkileri, İktisadi Araştırmalar Vakfı, İstanbul, 1999.
• Cumhuriyet Gazetesi, Tarım ve Hayvancılık eki, 14 Ekim 2006.
• Heichelheim, F.M. An Ancient Economic History, Vol. I, Leiden 1958.
• Radikal Gazetesi.

• http://www.tarim.gov.tr/arayuz/9/icerik.asp?efl=duyurular/duyuru.htm&curdir=%5Cduyurular&fl=ulusal_findik_zirvesi.htm

• www.ftg.org.tr
• www.ordutb.org. tr