Mitra Yayınları tarafından 2013 yılında
yayınlanan Heinrich von Kleist’in bu eserinin çevirisi Tayfun Özkan tarafından
yapılmıştır.
Daha ilk paragraftan yazar bize bir
efsaneden bahsedeceğini ve bunun Kohlhaas’ın aşırılıklar, zıtlıklar ve
gerilimlerle dolu hayatı çevresinde şekilleneceğini açıkça ifade eder. Bu
arada Kafka’nın Alman edebiyatında en çok etkilendiği eser olarak bunu
gösterdiğini de ekleyerek incelemeye devam edelim.
16. yüzyıl feodal Almanya'sında geçen
hikayenin baş kahramanı Michael Kolhaas adında bir at tüccarıdır. unvanı soylu
ama hareketleri asaletten uzak olan Wenzel von Tronka’nın kendisine yaptığı
haksızlık sonucu o güne kadar örnek bir vatandaş olarak hayatını sürdürmüş
kahramanımızın adalet arayışı başlar. Adalet dağıtması gereken devlet
mekanizmalarındaki yozlaşma sonucu yasal yollardan istediğini alamayan
kahramanımız bu süreçte örnek kişiliğini bir kenara koyar. İçinde kor gibi
yanan mutlak adalet duygusunun körelttiği gözleri o derece dönmüştür ki
karısının bu yüzden öldürülmesi bile onun amansız takibini bir an olsun sekteye
uğratmaz. Bu süreçte çok insan da onun bu arayışına nefer olarak katılır
ve sonunda devlete kafa tutabilecek sayılara ulaşarak köy ve kasabaları ele
geçirirler.
Hikaye devam ederken olaylara müdahil olan
gerçek bir tarihi kişilik olan Martin Luther Kohlhaas’ı uzlaşmaz tavrından
vazgeçirmek için çok uğraşsa da sonunda o bile Kohlhaas’ın hakkını ödemiştir.
Hatta yüz yüze görüştükleri bir sahnede Kohlhaas’ın sarfettiği şu sözler
kitabın mesajını özetler niteliktedir:
“Yasanın korumadığı kimseyi ben, devlet
topluluğunun dışına atılmış sayarım efendim dedi Kohlhaas bunun üzerine,
ellerini kavuşturarak; çünkü işimi geliştirmek için onun korumasına ihtiyacım
vardır. Elde ettiğim her şeyle böylece korunabilmek için bu topluma girmiş
bulunmuyor muyum; bu korumayı benden esirgeyen, beni vahşilerle bir tutmuş
sayılır ve böylece, siz de yadsıyamazsınız ki, nefsimi koruyacak silahı elime
vermiş olur.”
Dönem Almanya'sının siyasi yapısını, adli
ve idari kavramlarını ve soyluluk ilişkilerine ilişkin detaylar hikayeyi biraz
karmaşık ve yer yer sıkıcılığa varır gibi gösterse de kahramanımızın adalet
yolculuğunun nasıl sona ereceğine dair merak unsuru okurun aklını bir an olsun
terk etmez. Adeta siz de kendinizi onun yerine koyarak adaleti kendi
ellerinizle tecelli ettirmek istersiniz. Yine de yazarın en başta vaat ettiği
efsanevi hikaye, zaman zaman (özellikle Alman adalet sisteminin ayrıntılarına
daldığında) okuyucunun ilgisini kaybetme tehlikesini yaşamaktadır.
Kitabın beyazperde versiyonu (Age of
Uprising: The Legend of Michael Kohlhaas) Türkiye’de 2014 yılında gösterime
girmiştir ve başrolde Mads Mikkelsen vardı.
Kitabın sonu bazılarını vicdanen tatmin edecekken bazıları da kendilerini kimin tarafını tutmaları gerektiğini düşünürken bulacaktır. Bu tarz bir ikilem yaratmayı başaran bir kitabı kanımca
başarılı saymak gerekir.
Son bir not: günümüz dünyasında adalet duygusunu Kohlhaas kadar önemseyecek insanların varlığına olan ihtiyaç
hiç bitmemiş görünmektedir.
Keyifli okumalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder