Yazar
bu eserinde kitle denen insan topluluklarının hareketlerini ve psikolojisini
incelemiştir. Ona göre medeniyetin ilerlemesi ve gelişmesi fikir telakki ve
inanç düzeyindeki değişikliklerle gerçekleşmektedir. Bu değişimin ve gelişimin
özellikle yaşadığımız çağdaki en önemli itici gücü olarak kitleler görülmüştür.
Yazar kitlelerin davranışlarının içtepisel, değişken aşırı duyarlı, zorlayıcı
karakterde ve bilinçdışının yönetiminde görmüş ve kitle içindeki bireyin
yalıtılmış bireyden tamamen farklı bir hal aldığını tespit etmiştir.
Kitle içindeki bireyin davranışlarındaki
değişime sebep olan üç ana nedeni şöyle belirtmiştir; bilinçdışı kişiliğin
egemen olması, kitledeki davranışın bulaşımı (sirayeti) ve son olarak telkine
yatkınlığı. Burada bireyin adeta hipnotize edilmiş gibi hareket ettiği bir
durumun tasvir edildiğini söyleyebiliriz. Bu durumun arkasındaki nedenler
tatmin edici bir şekilde açıklanmış olmakla birlikte yazar bu iradeden yoksun
kalmış (hipnotize olmuş) kitleleri yönlendiren liderin rolünün ne olduğu konusu
üzerinde fazla durmamış, yalnızca son bölümde değinmiştir.
Yazar
yaşadığımız çağın her türlü inancın tahrip olduğu ve teknik ilerlemeyle
birlikte yeni bir yaşam ve düşünme tarzının oluşmaya başladığını isabetle
belirtmiş ve “geçiş ve karışıklık hali” olarak gördüğü kitleler çağının
açıklamasını yapmıştır. Bu çağı idarenin küçük bir fikir aristokrasisinin
elinden kurtulmaya başladığı ve kitlelerin siyasal katılımının ve idareyi bir
nevi ele alışının yaşandığı kaotik bir çağ olarak değerlendirmektedir.
“Kalabalıkların kudreti” artık dizginlenemediğinden bu yıkıcı güç yeni çağın
önderi durumuna gelmiştir. Artık halkın sözü daha çok dinlenmekte, siyasal
süreçlerde halk katılımı artmaktadır. Halk yazarın gözünde düşünme ve hareket
etme kabiliyetinden yoksun bir kitle olarak görülmekle birlikte kuvvetinin de
çok olduğu inkar edilmemektedir.
Son
olarak yazar kitlelere hakim olabilen liderlerin kitle psikolojisini iyi
kavrayabilen birer uzman psikolog olduklarını savunmaktadır. Kitle ruhunu iyi
tanıyan bu liderler çeşitli imajlar ve sözlerle halkın gözüne hoş geleni,
ruhunu okşayan şeyi doğru tespit edebilen, adeta siyahı beyaz gösterebilen
kişiler olarak görülmüştür. Kitlelerin yalnız aklın emrettiği şekilde
yönetilemeyeceği ancak kitlenin ruhuna hitap edilerek idarenin daha
kolaylaşacağı belirtilmiştir. İyi bir liderin, devlet adamının en büyük
sermayesi olarak kitle psikolojisini kavramayabilme-kitlenin ruhuna hitap
edebilme yeteneği görülmüştür.