Yönetim bilimi alanında özellikle
Türk yazınında çok önemli bir yere sahip olan bu eserde yazar tarihsel maddeci
bir yöntem benimsemiş ve alana önemli açılımlar getirebilecek soruların
sorulmasını sağlamış, eleştirel ve açıklayıcı bir sistematik içerisinde yönetim
gerçekliğini açıklamaya gayret etmiştir.
Yönetim bilimini evrensel ve disiplinler
arası bir niteliğe sahip kabul eden bu kitap özel-kamusal işletme ayrımını
gereksiz gören bir anlayışta yazılmıştır. Ayrıca yönteme ilişkin olarak sistem
yaklaşımı ve sibernetik bakış açısını irdeleyen
yazar bunu yarının sorunu olarak görmekte ve tartışmaya açmaktadır.
Yazar yönetsel düşüncenin evrimi
açısından tunç çağında başlayan yöneten-yönetilen ayrımını ataerkil yönetim ve
katılmalı yönetim olarak iki ana aşamaya göre tasnif etmektedir. Gerçekten de
anaerkil toplumdan günümüz kapitalist toplumuna kadar toplumsal süreçleri çok
iyi irdeleyen ve toplumsal sistemlerdeki gelişmelerin yönetsel sistemler
üzerindeki etkilerini çok iyi şekilde tahlil eden yazar yönetimin özü olarak
işbölümü başta olmak üzere hiyerarşi ve otorite kavramlarını ele almış ve
derinlemesine irdelemiştir. Tüm bunları yaparken tarihsel bağlamdan kopmamaya
gayret etmiş ve bunda başarılı olmuştur.
Örgüt kuramlarını incelerken 4lü
bir tasnife başvurmuştur: Geleneksel, Davranışçı, Simoncu ve Katılmalı Yönetim.
Bu dört kuram da modern örgütlerin işleyişlerini ve yapılarını kendi yönetim
anlayışları çerçevesinde ortaya attıkları ilkeler çerçevesinde ve verimlilik
odaklı olarak incelemeye tabi tutmuş ve tarihsel rollerine uygun olarak
öncüllerini eleştirerek vücut bulmuş yaklaşımlardır.
Son olarak yazarın kamu
yönetimini-yönetim bilimini örgüt bilimi olarak gören bir yaklaşıma yakın
olduğunu ve bu yüzden tamamen amerikan yazını çerçevesinde kalarak çözümlemeler
yaptığını söyleyebiliriz.
Not: Siyasal Bilgilerde öğrenci iken tedrisatından geçme şerefine nail olduğum Kurthan Fişek Hocamı bir kez daha rahmetle anıyorum.