Görüntüleme Sayısı (Stats)

5 Mayıs 2009 Salı

TÜRKİYE'DE YÖNETSEL DENETİM (Administrative Control in Turkiye)


Devletin işlevlerinin artması ve hesap verme sorumluluğu gibi kavramların kökleşmeye başlamasıyla birlikte kamuda denetim işinin kapsamı gelişmiştir. Bunun sonucunda denetim işini görecek olan personelin bilgi ve yetenekleri ön plana çıkmış ve bu göreve talip olacak kişilerde bazı özellikler aranmaya başlanmıştır. Bu görevin niteliklerini karşılayacak kişilerin yetiştirilmesi amacıyla üniversitelerimizde başta siyasal bilgiler fakültesi olmak üzere pek çok fakülte açılmıştır. Bu fakültelerden mezun olan öğrencilerin sayısının fazla olması sonucu kamu kurumlarına denetim memuru alımında çeşitli sınavlar uygulanmakta ve adaylar mülakatlara tabi tutulmaktadır.



Denetim ve yönetim kavramları iç içedir ve biri olmadan diğerinin var olması günümüz demokrasi ve modern yönetim anlayışına ters düşmektedir. Sadece yönetim fonksiyonu olan, denetim fonksiyonu olmayan bir kuruluşun veya devletin faaliyet ve hareketleri bir gözü gören diğer gözü kapalı bir insanın durumuna benzer. Yani denetim denen olgu modern bir devlet örgütlenmesinin sacayaklarından birisidir. İdarenin tüm eylem ve işlemlerinin denetime açık olması ilkesi de bu sebepten kaynaklanmaktadır.

Bugün devlet denen örgütün pek çok biriminde denetim amaçlı istihdam edilenlere üye, müfettiş, uzman, murakıp, denetçi, kontrolör, denetmen, bağımsız denetçi ve kontrol memuru gibi farklı sıfatlar verilmiştir. Bugün yaklaşık 14.000 denetim elemanı çalışmaktadır. Bu personelin çalıştığı genel yönetim kurumlarındaki denetleme birimlerini ise şöyle sayabiliriz: denetleme kurulu, teftiş kurulu, hesap uzmanları kurulu, murakıplar kurulu, denetleme dairesi, kontrolörlük ve denetmenlik adları altında 175 farklı birim, yerel yönetimlerde ise denetim birimi sayısı 292. Ayrıca 77 adet bağımsız denetim şirketi de bu sayıya eklendiğinde Türkiye’de toplam denetim birimi sayısı 369a ulaşmaktadır.

Genel olarak denetim “bir faaliyetin sonuçlarının mümkün olduğu kadar planlara uygun olmasını sağlamak amacıyla standartlar konması, elde edilen sonuçların bu standartlarla karşılaştırılması ve uygulamaların planlardan ayrıldığı noktalarda düzeltme önlemlerinin belirlenmesi” olarak tanımlanabilir. Bu tanım incelendiğinde denetim yapılabilmesi için önce belli standartlar oluşturulmalı, daha sonra ise pratikte yapılanların teoride öngörülenlerle ne kadar örtüştüğü tespit edilmeli ve raporlanmalıdır. Bu işlemlerin yapılabilmesi için denetim görevlileri iyi seçilmiş, kalifiye insanlar olmalı ve görevlerinin gerektirdiği özelliklere sahip olmalıdırlar. Denetimin caydırıcı ve düzeltici etkisi göz önünde bulundurulursa müfettişlerin ve tüm denetim görevlerinin görev ve sorumluluklarının ağırlığı daha iyi hissedilebilir.


Türkiye’de Yönetsel Denetim


Ülkemizdeki denetim sisteminin köklerinin Tanzimat dönemine dayandığı söylenebilir. Türk denetim sistemini o devirde Fransız sistemi etkilemiş ve Türk denetimine çağdaş ve batılı bir görüntü verme çalışmaları yapılarak nezaretlerin iç örgütlenmelerinde “teftiş şubesi” adında denetim birimi oluşturulmuştur. O dönemdeki teftiş görevlilerine günümüzde olduğu gibi “müfettiş” ismi verilmiştir. İlk müfettişler Dâhiliye, Maliye ve Adliye Vekâletlerinde görev almıştır. Türk denetim sistemindeki en eski denetim birimleri 1837 yılına kadar gitmektedir. 1897 yılı Salnamesinde ise “mülkiye müfettişliği” unvanına yer verildiği anlaşılmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti denetim kurumlarının temellerini Osmanlı döneminden beri süregelen yapının içinde aramak isabetli bir tercih olacaktır. Bu yüzden ülkemizde denetim olgusunun gelişim sürecini ve dinamiklerini görmek isteyenlerin o dönemleri incelemesi gerekir. Bugün o dönemde kurulan bazı kurumlar (Sayıştay gibi) halen faaliyetlerini sürdürmekle birlikte devlet denen aygıtın kendisinin gelişmesi ve dallanıp budaklanması karşısında çeşitli denetim kurumları da oluşturulmuştur. Kısaca bu gelişmeleri sayalım: KİT denetim sistemi kurulması, uzmanlık denetimi yapan birimlerin oluşturulması, kontrolörlük kurulları oluşturulması, Devlet Denetleme Kurulu’nun kurulması, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun kurulması ve Bağımsız denetim kurumlarının ortaya çıkması.

Bugün kamuda 14 bine yakın denetim elemanı bulunmasına rağmen bu sayının hala pek çok usulsüzlüğü veya yolsuzluğu önlemekte eksik kaldığını görüyoruz. Bu durumun sebebi eleman sayısının yetersizliğinden ziyade sistemin zafiyetleridir. Denetçilerin siyasal etkilere açık ve korumasız olması, ekonomik bazı sorunlarının bulunması ve devlet içi veya devlet dışı çıkar odaklarının bu kesime nüfuzlarını kullanarak etki etmeye çalışması aslında sorunun esasını teşkil etmektedir.

Denetim birimlerine işleyiş açısından bakarsak hepsinin bağlı oldukları örgütün en üst yöneticisine bağlı oldukları ve onun adına denetim yapmak üzere kurulduklarını söyleyebiliriz. Bakanlıkların bünyesindeki denetim birimlerinin görevleri genel içeriğiyle 3046 sayılı Bakanlıkların kuruluş ve görev esaslarına ilişkin kanunla düzenlenmiş olup bu kanunun 4. bölümünde teftiş kurulu başkanlığının görevleri belirlenmiştir.

Madde 23 - Teftiş Kurulu Başkanlığı, bakanın emri veya onayı üzerine bakan adına aşağıdaki
görevleri yapar:
a) Bakanlık teşkilatı ile bakanlığa bağlı ve ilgili kuruluşların her türlü faaliyet ve işlemleriyle ilgili olarak teftiş, inceleme ve soruşturma işlerini yürütmek,
b) Bakanlığın amaçlarını daha iyi gerçekleştirmek, mevzuata, plan ve programa uygun çalışmasını
temin etmek amacıyla gerekli teklifleri hazırlamak ve bakana sunmak.
c) Özel kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.

Bu maddeler dikkatle incelenirse teftiş kurullarının tek görevinin denetim yapmak olmadığı kolayca anlaşılır. Yasa bu kurullara ayrıca danışmanlık görevi de yüklemektedir. Teorik açıdan bakınca mantıklı ve gerekli görülebilecek bu görev uygulamada hemen hiç görülmemektedir. Bunun en büyük sebebi ise bu birimlerin rutin faaliyetlerini icra ederken dahi zorlanmalarıdır.